Köşe YazarlarıManşetÜst Manşet

Neslihan Demir Keşke Bir de Sosyolog Olsaymış

Socrates Youtube kanalında Neslihan Demir’in, hâtıralarını anlattığı ilk programda üniversite giriş sınavında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümüne girecek seviyede bir puan tutturduğunu belirtmesi üzerine Emre Yazıcıol’un sosyoloji okumak isteyip istemediğine dair sorusuna heyecanlı bir şekilde başlayıp espiriyle bitirdiği “İsterdim, en sevdiğim konulardan biri aslında; benden de iyi olurdu bence sosyolog, sokağın nabzını tutardım!” cevabı, uzun zamandır üzerinde düşündüğüm bir konuyu tekrar gündemime taşıdı.

Sosyal bilimler sahasına mensup bir akademisyen olarak voleybol ile yakından ilgilenmeye başladığımdan beri akademik arama motorlarında ve veri tabanlarında aralıklı olarak düzenli şekilde tarama yapıyorum. Taradığım şey şu: Türk voleybolu üzerinde sosyolojik araştırmalar yapıldı mı? Örneğin Filenin Sultanları, toplumda bu kadar konuşulan bir gündemi oluşturmasına istinaden sistematik, bilimsel bir incelemeye konu oldu mu? Voleybol izleyicisinin bu sporu nasıl anlamlandırdığı, voleybol taraftarlığının çeşitli boyutları, voleyboldaki milli başarıların bireyler ve gruplar açısından ne anlama geldiği gibi özellikle toplumsal bağlamı merkeze alan çalışmalar yürütüldü mü? Bu konudaki ilk taramayı yaptığım 2021 yılından bu yana hep aynı neticeye ulaştım. Türkiye’de voleybol, sosyoloji tarafından ele alınmaya değer önemli bir sosyal olgu haline gelmiş olmasına rağmen henüz böyle bir bilimsel incelemenin konusu olmamıştır.

Voleybolu teknik, tıbbî ve fizyolojik bazı hususlar bağlamında ele alan çalışmaları hariç tutup psikolojik değişkenleri ön plana çıkan araştırmalara baktığımızda ilgi çekici bazı bazı başlıklar görüyoruz:
“Futbol ve Voleybol Oyuncularının Empati Düzeyi”,
“Farklı Voleybol Liglerindeki Takımlarda Görev Alan Voleybol Antrenörlerinin Sosyo-Ekonomik Faktörler ve İyilik Hali Yönünden Karşılaştırılması”,
“Voleybol Bölgesel Liginde Oynayan Sporcuların Antrenörle iletişim Becerilerinin İncelenmesi”,
“Voleybol Hakemlerinin İş Stres Düzeylerinin Farklı Değişkenlere Göre İncelenmesi”,
“Voleybol Oyuncularında Öz Şefkat ile Öz Eleştiri Arasındaki İlişki”,
“Profesyonel Voleybol Oyuncularının Serbest Zaman Yönetim Becerileri”,
“Türkiye Voleybol 1. Liginde Oynayan Kadın Sporcuların Karşılaştığı Güçlükler”,
“Voleybol Antrenörlerinin Psikolojik İyi Oluş Düzeyleri İle Öz Yeterlik Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, “Voleybol Oyuncularının Genel Öz-Yeterlilik İnançları”,
“Voleybol Hakemlerinde Karar Verme Becerisi ile Bilişsel Duygu Düzenleme Arasındaki İlişki”.

Bu başlıklara dayanarak söyleyebiliriz ki, voleybol psiko-sosyal bağlamda bilimsel araştırmalara konu oluyor. Voleybolumuzdaki gelişmelerin bu tür araştırmaların ivmesini daha da artıracağını tahmin etmek zor değil. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi Türkiye’de voleybolun toplumsal bütünleşme ve ortak bir toplumsal mutluluk kaynağı olma potansiyeli dolayısıyla sosyolojik dozu daha yüksek araştırmalara konu olmasını da diliyoruz. Ülkemizde spor bilimleri, sosyoloji ve psikoloji alanlarının köklü geçmişi ve geleneği bu dileğimizi güçlendiriyor. Yazının hacmini aşmamak için, Türkiye’de “voleybol sosyolojisi” olarak adlandırabileceğimiz bir çalışma sahasının medya çalışmaları, toplumsal cinsiyet vb. gibi “komşu” akademik konu ve disiplinlerle de bağlantı kurmaya çok müsait olduğunu söylemekle yetinip yakın zamanda bu içerikteki araştırmaları da okumak için sabırsızlandığımı ifade edeyim. “Voleybol Ülkesi” olmanın bir şartı da, bu ülkede voleybolla ilgili sosyolojik çalışmaların varlığı olmalı.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu